Ülkemiz zor bir dönemden geçiyor. Sınır komşularımızdaki savaş durumu, Avrupa Birliğine üye ülkelerin kendi içlerinde kopmalar yaşanması ve derken ABD’deki başkan değişimiyle birlikte küresel ekonomideki dalgalanmalar, bizi de derinden etkiledi. Dolar ve Euro yükseldi. Hammadde de dışa bağımlı olduğumuz için birçok ürüne zam geldi ve alım gücü azaldığı için de büyümemiz yavaşladı. Bunun üstüne de değerlendirme firmalarından negatif raporlar gelmesi sonucu, Ülkemize giren dış kaynaklı yatırımların azalmasıyla birlikte döviz miktarı da azaldı.
Yukarıdaki tespitleri yapmamızın nedeni, ilacın %95’ini devlete satıyoruz. Ülkemiz hammadde konusunda nasıl dışa bağımlıysa, bizde aynı şekilde devlete bağımlı çalışıyoruz. Orada meydana gelen dalgalanmalar da doğal olarak bizleri direk etkiliyor. Birincisi, ilaç sanayi fiyat revizyonu istediğinde 4 ₺’lere yaklaşan bir Euro kuru olmasına rağmen ancak 2.342 ₺ üzerinden zamlı fiyat alabiliyor. Bunun sonucunda ne yapıyor, eleman ve diğer giderlerini azaltıyor. Gider azaltmanın sonucunda ise eczacıya vereceği MF’leri keserek bütçesini denkleştirme yoluna gidiyor. Şuan ki tabloda durum tam olarak böyle. Geçmiş 5 yıla baktığımızda ticari ıskontoların ortadan kalkması (eczacı kaybı ortalama %3.5), MF’lerin 2-3 puan geriye çekilmesi ile birlikte eczacı yaklaşık 6 puanlık kayba uğramıştır. Birinci durum bu.
İkincisi durum ise; Eczacılarımızı değerlendirdiğimizde ticaretin %95’i devlet ile gerçekleştirildiğinden buradaki görüşmelerde TEB’ imiz bizi temsil ediyor. Protokol görüşmelerinde inanılmaz zorlanıyor. Aslında devlet eczacının KKİ’den dolayı ciddi zarar gördüğünü, 4-5 kademe ilaçta gider düşüldükten sonra para kazanamadığını, eczane giderinin %15-18 bandında olduğunu ve 30-40 bin altında cirolu eczanelerin ayakta kalmakta zorlandığını emin olun bizden çok daha iyi biliyor.
Şubat ayında beşeri ilaçlarda fiyat revizyonu ile birlikte zam gerçekleşti. %10,65 civarı gerçekleşen zam, yetmez tabi ama bir nebze de olsa ilaç sanayi ve bizlere can suyu oldu. Olması gereken nedir? KKİ’lerin üstümüzden kalkmasını sağlayacak bir formülasyon (Payback sistemi, Avrupa Ülkelerinde yaygın) ve meslek hakkında Avrupa Birliğine yakın bir standardizasyon. Şunu da çok iyi biliyorum ki TEB bu konuyla ilgili çok ciddi çaba sarf ediyor, bunu yakından takip ediyor ama, her şey gelip ekonomiye dayandığı için de yol almakta ciddi sıkıntılar yaşıyor. İşte burada örgütlenme çok önemli bir durum haline geliyor. TEB’in yaptığı bu görüşmeler sırasında tek vücut olmalı, 24.000 eczacı ve bağlı odalar olarak sonuna kadar örgütümüzü desteklemeliyiz.
Biraz da kooperatiflerimize başlık açalım. Niye kurulmuş kooperatiflerimiz, sanayi ile eczacı arasında köprü olsun, sanayinin verdiği ne varsa (MF, ıskonto) eczacıya tam yansısın ve piyasa da rekabet yaratıp eczacı daha çok kar elde etsin diye. Aradan geçen 30-35 yılda kooperatifler bu misyonu başarıyla yaptılar diye düşünüyorum. Hatta enflasyonist ortamda 2 hatta 3 eski fiyat mal satarak ortaklarına ciddi katma değer yarattılar. Günümüzde durum ne diye irdelediğimizde, üyesi olsun veya olmasın varlığından dolayı rekabet yaratmaya ve ilave ıskontolar almasına ciddi katkı sağlamaya devam ediyor. Kendi kooperatifimiz GEK’e baktığımızda yenilikçi, vizyonel ve proje odaklı yapısıyla eczacısını eğitiyor, eczacı teknisyenini eğitiyor, tanzim-teşhir uygulamalarını yapıyor ve bu uygulamaları 5 ilde birden yaparak Türkiye’ye örnek bir örgüt yapısı sergiliyor. GEK, eczanelerimizin kriz durumda ayakta kalabilmesi için tek ayağı devlet olan ticari yapısının, eczacılık mesleğinin içinde barındırdığı diğer mesleki yönlerini kullanıp değerlendirmesi için olanak ve imkânlar yaratmaya çalışıyor. Eczane Gelişim Projesi ile birlikte ilaç dışı ürünlerin eczanelerde, eczacılık etiğine bağlı kalarak doğru bir şekilde hastaya ulaştırılmasına, eczacının danışmanlık görevinin öne çıkarılmasına ve eczanelerin dış etkenlere daha dayanıklı kurumsal bir yapıya kavuşması için yatırım yapıyor. Bu sayede de GEK ortağı her zaman diğer eczacılara göre bir adım önde yoluna devam ediyor.
Kooperatifimiz, 2017 yılında yaptığı GEK Vizyon etkinliği ile farkını tam anlamıyla tüm sektöre hissettirdi. 104 firma ve 510 eczacı ile hem sosyal, hem iletişim, hem de satış anlamında muhteşem bir 3 gün geçirdik. Eczacımız mutlu, sanayici mutlu, çalışanlarımız mutlu ve bunların sonucunda da Yönetim Kurulumuz GEK Vizyondan çok mutlu ayrıldı. Bir aksilik olmazsa 2017 Ekim ayında da Kıbrıs’ta fuar etkinliğinde tekrar bir arada olma isteğindeyiz.
Bu sene TEB’in desteğini hem maddi, hem manevi anlamda daha çok hissediyoruz. TEB 2017 yılını kooperatif aidiyet yılı ilan etti. Bunun yanında kooperatif ile yüksek aidiyet çalışan eczacıya 6 ay ödemesiz 30 ay vadeli uygun kredi tahsis etti. Bu sayede ilave vade de birçok meslektaşımız kooperatifine dönme imkânı buldu. Başta Başkanımız Erdoğan ÇOLAK olmak üzere tüm Yönetim Kuruluna sonsuz teşekkürler. Örgütlerimiz bizler için çok değerli ve geleceğe taşınmamızı sağlayacak en önemli yapılar. Bu yapılardan biri TEB ve Eczacı Odalarımız, bir diğeri de TEKB ve bağlı kooperatifler. Bunlar olmadan bu meslek çok uzun yıllar sürdürülemez. İşte kapımızda bir zincir yapısı var ve İstanbul’dan giriş yaptı bile. Kooperatifimiz olmadan bu yapılara karşı nasıl ayakta kalacağız, mal tedarikini nasıl sağlayıp özgür eczacı sermayesini ayakta tutacağız. Çok iyi düşünmek lazım.
Kooperatif – Eczacı Odası ilişkileri de en üst düzeyde olmalı. Eczacı mezun olduğunda ilk uğradığı yer Eczacı Odası, bu yüzden ilk kooperatif hareketi oralarda filizleniyor. Yani yeni açılışlarda odalarımızın kooperatiflere desteği, toplantılarında kooperatifçilik konusunu işliyor olması çok önemli. Biz GEK olarak bu konuda şanslıyız, odalarımızın birçoğunun desteğini sonuna kadar hissediyoruz ve onların katkılarıyla, ortaklarımızın da tam desteği ile her sene büyümeye devam ediyoruz. Şunu gururla söyleyebilirim ki sektörümüzün en yenilikçi, en vizyonel ve en çok takdir edilen yapısı haline geldik. 4 kooperatif içinde yapısı en küçük kooperatif biziz ama 1420 ortağı ile yüreği çok büyük bir yapıyız.
Saygı ve Sevgilerimle